Bu kurban bayramında da 10 gün tatil var, eskiden olsa yaşasın tatil derdim, bu dünyaya düşmeden önce, hayatın bizi nereden nereye götüreceği bilinmez, zamanınız varken, henüz sağlıklı iken, gezin, dolaşın, dışarda bir bardak demli çay için.
Zamanınız varken, kaza ve hastalık geliyorum demez, planınızı sürekli, uzun vadeler için yaptığınızdan eminim, ama hayat öyle değil.
Hayal ediyorum, bir zamanlar, koşa koşa yurt dışından, İstanbul'a dönmeseydim, orada engelli olduktan sonra, nasıl yaşardım.
Orada bana ait bir evim olurdu; giriş kat, ya da asansörlü, son yirmi yıldır tanıdığım tüm engelli dostlarımı ve engelli çocukları olan anneleri babaları evimde ağırlardım.
Bahçede mangal yapardık, hani kurban bayramı diye kesip dolapta saklamadığımız etlerden. Çünkü saklamamıza gerek kalmazdı. Çalışıyor olurdum herkes gibi, herkes gibi bir çocuğa bayramlık elbise alır, ona hediye ederdim. Tramvayla gidip kendim seçerdim. Eve giren para hesaplanmadan, haftada bir evim temizlenirdi. Kuaför gelirdi makyaj yapardı.
Hayal bu ya akşam sevgilimle müzik dinlemeye giderdim. Mekandan İçeri nasıl gireceğimi ya da sevgilime yük olacağımı düşünmeden.
Okula başlayacak engelli çocuklarımızın, öğlen yemek paraları devlete sorun olmazdı, böyle bir haber bile yapmazdım. Bu bayramda da sizlerden ayrı düşmek varmış kısmette, eğer bu ülkede sokağa çıkabilseydim, hani belediyelerin, engelli ve yaşlı hizmeti var diyorlar ya ne kadar yetersiz olduklarını manşet yapardım.
Büyük bir evim olsaydı düz giriş ya da asansörlü, bir kaç bakıcı ile engelli çocuklarıyla, evlere hapis olmuş ailelerin çocukları ile zaman geçirirdim, aileler gidip müzik dinlesinler diye.
Bu bayram da cennet vadiyle, on bin, yirmi bin liraya alınan, sokakta kesilen hayvanların, kan kokusunu, evde yapayalnız koklayacağız biz engellenmişler.
Bayramınız kutlu olsun, bizi bayramsız bırakanlar.
GÜLÜZAR RESULOĞLU